İktidara Bulanmak

İktidarının ilk yıllarında Irak’ın kurtarıcısı, vazgeçilmez devrimci lideri olarak görülüyordu Saddam Hüseyin. Arkasında, İranın bölgesel kontrolünü onun üzerinden gerçekleştirmek isteyenler vardı. Has adamıydı amerikanın o vakit… İslam devriminden sonra İranın başına musallat olmasının da arkasında işte o itici güç vardı. Büyüdü, gücü sınırları aştı, ülkesi onu hep bir devrimci olarak kabul etti, hatta mehti olarak görülüyordu… Kendini olmadığı kadar büyük görmeye başladığında ise zulmetmeye, katliyamlar yapmaya, halkının taleplerini görmezden gelmeye başlamıştı… Ama rüzgar tersine döndüğünde kendi halkının da desteği ile, bir mağarada elegeçirildi, aşağılandı, “yargılandı”, infaz edildi.

Çok genç yaşta kansız ama sansasyonel bir devrimle iktidarı ele almıştı Muammer Kaddafi. O zamana kadar görülmemiş bir dik başlılıkla ve cesaretle inanılmaz radikal kararlar alıyordu. İtalyan, Yahudi azınlıkları göçe zorlayarak ülkesinden uzaklaştırıyor, yabancı petrol şirketlerini ulusallaştırıyor sömürge anlayışına karşı cesur bir duruş sergiliyordu. O da bambaşka bir itici gücü SSCB’yi arkasına almış islam sosyalizmini coğrafyasına hakim kılmaya çalışıyordu. Ülkesinin tüm kaynaklarını en doğru şekilde kullanıyor, İMF nin kasası olan İsviçre bankalarına borç verecek ekonomik güce ulaşıyordu. 74 Kıbrıs harekatında ABD ambargosuna rağmen Türkiye’ye petrol ihrac ediyor, silah desteği veriyor, uluslararası kararları hiçe sayıyordu. Dünya liderlerini çadırında ağırlıyor, aşağılıyor, azarlıyor, protokol kurallarını yerle bir ediyordu. Ama Maalesef 42 yıllık iktidarın verdiği ruh, onu da olmadığı kadar güçlü hissettirmiş dünya gerçeklerini görmekten uzak bir hale getirmişti. Halkının taleplerini görmezden gelmeye, zulmetmeye başlamıştı. Kendi halkını düşmanı ile işbirliği yapacak durumda getirdi. Kanalizasyon çukurundan çıkarıldı, hayvanlara bile yapılamayacak bir muameleyle döve döve öldürüldü.

30 yıllık Hüsnü Mübarek rejiminin de, baba Hafız Esat’la başlayıp 40 yıldır devam eden Beşar Esat rejiminin de üç aşağı beş yukarı hikayeleri aynıdır. Bir şekilde gücü ve iktidarı ele alan liderler kendilerini destekleyen ülkelerin çıkarlarını, halklarının çıkarlarının üstünde tuttular. İşte o liderler, o dış güçlerin hesaplarını tamamladıklarında yapayalnız kalacaklarını bilemediler. Zulmettiler, zulm ile abad olanların akıbetine uğramaktan kaçamadılar.

Zamanın iktidar sahipleri de bilirler ki; sonsuz güç fikrinin gafletine kapılıp, halkın rahatsızlıklarını görmezden geldikleri sürece pazuları eriyecek, ayaklarının altına arap sabunu çalınacaktır.Göz boyama icraatların da bir süre sonra kendilerini kurtaramayacağı örneklerle sabittir. At gözlüklerini çıkarıp, yalaka ve şakşakçıları temizlemenin, “kral çıplak” diyenlere sopa göstermek yerine kulak vermenin zamanı geldi de geçiyor…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir