kısmetindir gezdiren yer yer seni,
arşa çıksan âkıbet: yer, yer seni.
ânın içün, ânın adı yer oldu,
önce besler, sonra kendi yer seni
Kemal Paşazade…
Ekoanaliz / Sayı 4 / Tarih
ünlü şairler, beğenilen şiirler, manzumlar, nesirler…
kısmetindir gezdiren yer yer seni,
arşa çıksan âkıbet: yer, yer seni.
ânın içün, ânın adı yer oldu,
önce besler, sonra kendi yer seni
Kemal Paşazade…
Kan aktığı günden beri cân ü tenimizden
Yâkuut fer almış denilür ma’denimizden
Bir gün ser-i kûyundan eğer geçsek o mâhın
Billâh o çemenzâr yanar dâmenimizden
Bir şeb bizi sevketse felek mev’id-i aşka
Vuslat tutuşur şûle-i pîrâhenimizden
Erbâb-ı temâşâya sehergâh-ı bahârân
Bir levha-i hûnin görünür şıîvenimizden
”Biz bülbül-i muhrik-dem-i şekvâ-yı firâkız
Âteş kesilür geçse sabâ gülşenimizden”
Yahya Kemal BEYATLI
Kimdir bizi men eyleyecek bağ-ı cinandan,
Mevrus-i pederdir gireriz hane bizimdir.”
(Cennet bahçelerinden bizi men edebilecek olan da kimmiş.!? O ev bize Adem atamzıdan mirastır, elbette gireriz.)
“Kalem kec-dil, mürekkeb rû-siyeh, kağıt dü-rû bilmem,
Kimi etsem o şûha arz-ı hâlim yazmada mahrem. ” (Nabi)
(Kalem eğri dilli, mürekkep siyah , kâğıt iki yüzlü! Şimdi sevgiliye arzu halimi yazmaya kimi mahrem kılayım?)
Artık olan oldu bize
Gelsen de bir gelmesen de
Gelemeyiz biz yüz yüze
Gelsen de bir gelmesen de
Hep kendini çektin naza
Yok bahara yahut yaza
Bıktım gayrı yaza yaza
Gelsen de bir gelmesen de
Bir candır bu bir andır bu
Giden gelmez bir handır bu
Dağ taş değil insandır bu
Gelsen de bir gelmesen de
Göreceğim bir boş kafes
Ceset kalmış çıkmış nefes
Nerde o can nerde o ses
Gelsen de bir gelmesen de
Osman Yüksel Serdengeçti
Seyyah oldum gezdim gurbet elleri
Kar etti canıma yeter ayrılık
Anlatayım başa gelen halleri
Ölümden çok çektim beter ayrılık
Gurbet eli bizim için yapmışlar
Çatısını çok muntazam çatmışlar
Ölüm ile ayrılığı tartmışlar
Elli dirhem fazla gelmiş ayrılık
Karac’oğlan der ki telkin verince
Ötüşür bülbüller gonca gülünce
Ben orda yar burda böyle kalınca
İster ölüm olsun ister ayrılık
Bu yokluk ülkesine ibretle bak ey can
Gafleti elden bırak, boş değildir bu meydan
Hani Sultan Süleyman, hani Han-ı İskenderan
Yüz bin ömrü bahtiyar geçirsen bile bir an
Ne güle kalır, ne bülbüle kuzum bu cihan
Kime yar oldu felek, görülmedi bunca zaman…
Tamaha hırsa uyup nefs ile perişan olma,
Rahatın elden gider, şöhret, şan olma,
Mahrum kalma, eriş ariflerin sohbetine
Aldanma dünyanın saltanat ve servetine…
Dünya zevklerine aldanmadı ehl-i kemal
Bildiler hepsi gölge, hava, oyun ve hayal
Dünya zevkleri ancak havadan misal
Aşkın eteğine tutunup herkes buldu visâl…
Mevlana
1- Avşa adasında üç daire, dört üçgen, beş dikdörtgen
2- Gökyüzünde bir bulut
3- Bitlis’te beş minare
4- Biri yazlık, biri kışlık iki platonik sevgili
5- Büro mobilyası ve çelik kapı üreten bir fabrikanın öğle üzeri
yaslanıp sigara içilen beyaz duvarı
6- Islıkla da çalınabilen dört anonim türkü
7- Palandökende bir palan, iki döken
8- Kastamonu’da üç kasto
9- Üç fay hattı
10- Bir çarşamba, iki perşembe, üç cuma
11- Dünyada mekan
12- Ahirette iman
13- Denizde kum
14- Uzayda yerçekimsizlik
15- Bir çuval gazoz kapağı
16- Bir kibrit kutusu sigara izmariti
17- On sekiz saç biti
18- Biri İngilizce 6 adet küfür
19- Yirmi tane boş naylon poşet
20- Sevenlerin kalbinde kurulmuş bir taht
21- Bir sürü saç sakal, kıl, tüy, yün
22- Uç ayrı parkta, üç ayrı belediyeye ait, üç ayrı banka reklamlı bank
23- Bir ayakkabı çekeceği
24- İki büyük taş kütlesi
25- Bir adet ağaç gölgesi
26- Üç kuş kanadı sesi
27- Bir sürü kedi, köpek
28- Bir Marmara Denizi
29- Camına yaslanıp seyredilen iki piliç çevirmeci
30- Her akşam karıştırılan dört çöp bidonu
31- Çalıp çalıp kaçılan beş melodili apartman zili
32- Nakit 15 kuruş
33-Anne babadan kalma yarısı yaşanmış bir ömür
Met-Üst
sakın cahilin yanına
varma gönül demedim mi
müşkül olsa da halını
sorma gönül demedim mi
ben sana söylemedim mi
aç gezer ol, tokçasına
muhannetin akçasına
namussuzun bahçasına
girme gönül demedim mi
ben sana söylemedim mi
bulamaz dost arasını
eksik alır darasını
kabuklaşan yarasını
sarma gönül demedim mi
ben sana söylemedim mi
ipek’i düşürdün aşka
görmeseydim seni keşke
kendi kusurundan başka
görme gönül demedim mi
ben sana söylemedim mi
Ormanda büyüyen adam azgını
Çarşıda pazarda seyran beğenmez
Medrese kaçkını softa bozgunu
Selam vermek için insan beğenmez
Alemi tan eder yanına varsan
Seni de yanıltır mesele sorsan
Bir cim bile çıkmaz karnını yarsan
Meclise gelir de erkân beğenmez
Her çeşit insandan birkaç eşi var
Mektepten kovulmuş günah işi var
Rabbi yesirde dört yanlışı var
Tahsil etmek için irfan beğenmez
Ellerin evinde çul fîraş olur
Burnu sümüklüdür gözü yaş olur
Bayramdan bayrama bir tıraş olur
Gider berbere de dükkân beğenmez
Dağlarda taşlarda dolaşan Yörük
İnsanlar içine çıkmayan hödük
Bir elife dili dönmeyen sürtük
Şehirde tecvitle Kuran beğenmez
Yayladan yaylaya konup göçer de
Arpayı buğdayı ekip biçer de
Mısır yaprağın kıyıp içer de
Tütünü bulunca duman beğenmez
Bir odası vardır gayet küçücek
Kendi aklı sıra keyf yetirecek
Bir çanağı yoktur ayran içecek
Kahveyi bulunca fincan beğenmez
Seyranî söyledi bu doğru sözü
Haddeden çekilmiş doğrudur özü
Şehre gelin gitse bir köylü kızı
Lal ü güher ister mercan beğenmez
benim annem yüz lisan bilir
yüzü de güzel
her bedende bir insan bilir
sözü de güzel
sözü de güzel
özü de güzel
benim annem yüz lisan bilir
yüzü de güzel
benim annem yüz mevsim açar
yüzü de bahar
kan ağlasa da gülücük saçar
sözü de bahar
sözü de bahar özü de bahar
benim annem yüz mevsim açar
yüzü de bahar
benim annem yüz can kuşanır
yüzü de melek
her biri bir ömür yaşanır
sözü de melek
sözü de melek özü de melek
benim annem yüz can kuşanır
yüzü de melek
Ömer Lütfi Mete
Uçurumun kenarındayım Hızır
Ulu dilber kalesinin burcunda
Muhteşem belaya nazır
Topuklarım boşluğun avcunda
Derin yar adımı çağırır
Dikildim parmaklarımın ucunda
Bir gamzelik rüzgâr yetecek
Ha itti beni, ha itecek
Uçurumun kenarındayım Hızır
Civan hazır
Divan hazır
Ferman hazır
Kurban hazır
Uçurumun kenarındayım Hızır
Güzelliğin zulme çaldığı sınır
Başım döner, beynim bulanır
El etmez
Gel etmez
Gözleri bir red, bir davet…
Gülce’m uzaktan dolanır
Uçurumun kenarındayım Hızır
Mecaz değil
Maraz değil
Gülce semavi bir afet
Peri değil
Huri değil
Gülce beyaz sihir
Canıma bedel bir naz
Name nurdan zehir
Gülce arafatta infaz
Bi tek bakışıyla suyum ısınır
Güzelliğin zulme çaldığı sınır
Uçurumun kenarındayım Hızır
Ben fakir
En hakir
Bin taksir
Cahil cesaretimi alem bilir
Ateşten
Kalleşten
Mızrakla gürzden
Dabbetülarz’dan
Deccal’dan, yedi düvelden
Korku nedir bilmeyen ben
Tir tir titriyorum Gülce’den
Ödüm patlıyor Gülce’ye bakmaktan
Nutkum tutuluyor, ürperiyorum
Saniyeler gözlerimde birer can
Her saniyede bir can veriyorum
1981
Ömer Lütfi Mete
Dertliyim ruhuma hicrânımı sardım da yine
İnlerim şimdi uzaklarda solan gün gibiyim
Gecenin rengini kattım içimin matemine
Sönen ümid ile günden güne ölgün gibiyim
Gel, ne korkarsın ecel sîmâ-yı zerdimden benim,
Kurtar, Allah aşkına dünyâyı derdimden benim.
dün gece yar hanesinde
yastığım bir taş idi
altım çamur üstüm yağmur
yine gönlüm hoş idi…