Şair Eşref

Osmanlı son döneminin ağır hiciv üstatlarından şair eşref’in bir kaç eseri…

Vakt-i istibdatta söz söylemek memnu idi
Ağlatırdı ağzını açsan hükümet ananı
Devr-i hürriyetteyiz şimdi değişti kaide
Söyletirler evvela sonra ağlatırlar ananı

—————————————————

“bir soğan soyuluyor yaşarıyor da gözler
bir devlet soyuluyor aldırmıyor öküzler ”

—————————————————–

kişi,kamil oldu mu üstad mertebesinde,
ona madde üstünde bir değer vereceksin…
baktin ki; hali, tavri değişti meclise gelişte,
çüüşşş…deyip,sirtina bir semer vereceksin.

—————————————————–

Kabrimi kimse ziyaret etmesin Allah için
Gelmesin reddeylerim, billahi öz kardesimi
Gözlerim ebnayi ademden o türbe yildi kî
Istemem ben fatiha, tek çalmasinlar tasimi. (ilginçtir; şairin korktuğu başına gelmiş ve mezar taşı çalınmıştır.)

pascal

“kuvvete dayanamayan adalet aciz, adalete dayanmayan kuvvet zalimdir.”

” ben yaratıcıya inanırım.eğer yoksa ona inanmakla hiçbir şey kaybetmem.ama varsa inanmamakla çok şey kaybederim ”

”kalbin kendine göre kalbi sebepleri vardır, mantığın bunun mantığını anlamasını beklemeyin”

bir mektubunda “bu mektup biraz uzun oldu, çünkü kısa tutacak zamanım yoktu.”  kısa ve öz konuşmanın,  sıradan bir iş olmadığının orjinal bir ifadesi.

etme…

Şems; ‘artık buralarda durulmaz’ dedi dostuna,
acıtmaya başlamıştı gül bahçesini, dikenliklerden atılmaya başlayan taşlar.

Ve Mevlana, çıkan dedikodularla Konya’dan ayrılan Şems’e şiirle şöyle seslendi.

Duydum ki, bizi bırakmaya azmediyorsun, etme.
Başka bir yar, başka bir dosta meylediyorsun, etme.

Sen yad eller dünyasında ne arıyorsun yabancı?
Hangi hasta gönüllüyü kastediyorsun, etme.

Çalma bizi, bizden bizi, gitme o ellere doğru
Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun, etme.

Ey ay, felek harab olmuş, ziyan olmuş senin için
Bizi öyle harab, öyle ziyan ediyorsun, etme.

Ey, makamı var ile yokun üstünde olan
Sen varlık sahasını terk ediyorsun, etme.

Sen yüz çevirecek olsan, ay kapkara olur gamdan
Sen ayın da evini yıkmayı kastediyorsun, etme.

Bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan
Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun, etme.

Âşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer
Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun, etme.

Ey, cennetin cehennemin elinde olduğu kişi
Bize cenneti öyle cehennem ediyorsun, etme.

Şekerliğinin içinde zehir dokunmaz bize
Sen zehri şeker, şekeri zehr ediyorsun, etme.

Bizi sevindiriyorsun, huzurumuz kaçar öyle
Huzurumu bozuyorsun, sen mahvediyorsun, etme.

Harama bulaşan gözüm, güzelliğinin hırsızı
Ey hırsızlığa da değen, hırsızlık ediyorsun, etme.

İsyan et ey arkadaşım, söz söyleyecek an değil
Aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun, etme.

Mevlana Celaleddin’i Rumi

ateş kesilir…

Biz bülbül-i muhrik-dem-i gülzâr-ı firâkız
Âteş kesilir geçse sabâ gülşenimizden

Biz ayrılığın gül bahçesinde yanık ve ateşli şakayışlarla meşgul olan öyle bir bülbülüz ki
Eğer bahçemizden geçecek olan saba yeli bile olsa (tutuşur, yanar da) ateş kesilir..

II. selim

gönüldendir şikayet

gönüldendir şikayet kimseden feryadımız yoktur
ateş kesilir geçse saba gülşenimizden
o mahiler ki derya içredir deryayı bilmezler
bir ah etsem bu dünyayı viran ederim ben
göz gördü gönül sevdi seni ey yüzü mahım
kurbanın olam var mı benim bunda günahım
o gül endam bir al şala bürünsün yürüsün
ucu gönlün gibi ardınca sürünsün yürüsün
neler çeker bu gönül derdim şikayet olur
ben aşıkım sözüm de benim aşkaanedir
ne yanar kimse bana ateş dilden özge
ne açar kimse kapım bad-ı sabadan gayrı

yeni şehirli avni

Süzme çeşmin

Süzme çeşmin gelmesün müjgân müjgân üstine
Urma zahm-ı sîneme peykân peykân üstine

Gözlerini süzme de değmesin kirpiklerin kirpik üstüne
Vurma yaralı sineme sivri mızrak mızrak üstüne

Dilde gam var şimdilik sen gelme lutf it ey sürûr
Olamaz bir hânede mihmân mihmân üstine

Ey sevinç, şu aralar sinemde hüznü misafir ediyorum, affet beni,  sen bi süre gelme
Bir hanede kabul etmek olmaz misafir misafir üstüne

Yârdan mehcûr iken düşdük diyâr-ı gurbete
Dehr gösterdi bize hicrân hicrân üstine

Yardan ayrı düşmüş iken gurbete gittik birde sıladan ayrı düştük
Alem bize bunu da gösterdi, ayrılık ayrılık üstüne…

Rîze-i elmâs eker her açdığı zahma o şûh
Lutfı var olsun ider ihsân ihsân… üstine

O sevgili yarama elmas tozu ekiyor ki yaram geçmesin diye
Lütfediyor sağolsun, çünkü bu yara geçsin istemiyorum ettiği bağıştır, bağış üstüne

Hem mey içmez hem güzel sevmez demişler hakkına
Eylemişler Râsih’e bühtân bühtân üstine

Hem içki içmez hem de kimseyi sevmez diyorlar hakkımda
Etmişler Rasih’e onca iftira iftira üstüne…

Rasih Efendi

aşk ve iman

Âlimleri irfan sahib eden, üç harf ile beş noktadır.(عشقْ)
Mü’minleri duhûlü cennet eyleyen, beş harf ile üç noktadır. (ايمان)

Yavuz Sultan Selim

Merdüm-i dîdeme bilmem ne füsun etdi felek
Giryemi kıldı füzûn eşkimi hûn etdi felek
Şîrler pençe-i kahrımda olurken lerzân
Beni bir gözleri âhûya zebûn etdi felek

Selimi (Yavuz Sultan Selim)

Yavuz Sultan Selim  hata affetmeyen, tavizsiz devlet siyasetinin yanında muhteşem bir şairdir.
Aşağıda paylaşığım eşsiz beyit divan şiirinin harikalarından, soldan sağa, yukarıdan aşağıya aynı vezini veriyor.
saygı, hürmet, rahmet ve selam ecdadın üzerine olsun.
Sanma şahım      herkesi sen                sadıkane           yar olur
Herkesi sen         dost mu sandın       belki ol              ağyar olur
sadıkane               belki ol                       alemde              serdar olur
yar olur                ağyar olur                 serdar olur      didar olur

Nef’i den

Nef’i
Bize Tahir Efendi kelp demiş, İltifatı bu söz ile zahirdir.
Mâlikî mezhebim zira, İtikadımca kelp tahirdir.

Kelp : köpek Tahir :temiz demektir.

TAHİR EFENDİ
Zehr-i hicvi cihana neşredenin dili bir şekzeban-ı efidir
Tahir olmaz köpek fakat beşere Nef-i vardır, o halde Nef’idir”

nefi: faydalı, yararlı demektir.