Fetih 1453

7 yıldır her mart ayında çıkacak diye bekleyip hayal kırıklığına uğradığımız memleketin “Fetih” filmi vizyonda sonunda…
Bütçesi, oyuncuları ve yapım süreci çok konuşuldu, tartışıldı… 4 gözle bekleyen biri olarak ilk gün izledim, iki çift üzerine laf etmek istedim…

Dediğim gibi yıllarca beklediğiniz ve istediğiniz için filme çok büyük beklentilerle kafanızda kurduğunuz “Fetih” sahneleriyleriyle giriyorsunuz ister istemez.
Bu açıdan kimi zaman “işte bu” dedirtiyor… Görsel kalitesi oldukça iyi… Bazı sahneler Hollywood’u aratmayacak altyapıda, ama bazı sahnelerde animasyonlar sırıtıyor…
Beklentilerimi boşa çıkardı diyebileceğim kadar kötü değil, ama basit detay hataları yüzünden dev prodüksiyon hafif tuzsuz kalmış…

“İstanbul’un Fethi” ülkemizin büyük bi kısmının detaylarına hakim olduğu ve yıllarca neden bir filmi yapılamıyor diyerek beklentiler içine girdiği bir konu.
Hal böyle olunca görmek isteyip de görülemeyenler “ah keşke” dedirtiyor. Ama 160 dk’ya bir tarihin sığdırılamayacağını da unutmamak lazım…

Yine de bazı olmazsa olmazlar atlanmış, mesela ister istemez hep duyduğumuz Fatih’in babası II.Murat’a “Sultan siz iseniz ordunuzun başına geçiniz, yok ben isem emrediyorum; ordunuzun başına geçiniz” repliğini bekliyorsunuz, yok… Bir yerde “bizim kudretimizin ulaştığı yere, onların hayalleri bile ulaşamaz” diyaloğu arıyorsunuz, yok… Heybetli bir mehter bekliyorsunuz, yok…

Fatih’in ilham kaynağı ve hiç yanından ayırmadığı akıl hocası Akşemseddin Hazretleri’ni görmek için epeyce bekliyorsunuz, sonunda da kamil bir din aliminden çok tonton bir aksakallı dede ile karşılaşıyorsunuz… Hitabı, ses tonu ve yüz karakteristiği zihninizde çizdiğiniz Akşemseddin’den çok uzak… Noel baba’yı andırıyor…

Ulubatlı Hasan’ın II.Mehmet’e Silah hocalığı yapması kurgusal olarak kabul edilemez değil… Ama şehadeti bir ödül sayacak imani altyapısına rağmen gayri müslim hatunla gayri meşru ilişkisi büyük çelişki. Kostümü de tam bir facia, Yeniçeriden çok Harley kullanan amerikan sokak serserilerini andırıyor.

Fatih Sultan Mehmet’in tasarımı ve mühendisliğine bizzat iştirak ettiği iddia edilen Şahi topunun ve soğutma sisteminin, dükümcü ustası Urban ve kızına mal edilmesi de sıkıntılı duruyor.
Hep bahsedilen bizans halkının baskıcı imparatorluk yönetiminden mumnuniyetsizliği hiç yok… Surlar içinde herşey güllük gülistanlık… Bir de bizans’a destek için bir türlü gelemeyen macarların akıbeti, neden gelemediler, ne oldu muallakta kalıyor…

Son sahnede ayasaofya’ya kaçan halkın önünde sevgi pıtırcığına dönüşen Fatih’de mevzuya tüy dikiyor diyebiliriz… Şahsen Sultan’ın sesinden “Bosna fermanı” ile bitmesini tercih ederdim…

Bütün bu eksiklerine rağmen şunu açıkça söyleyebilirim izlerken sıkılmıyor hatta etkileniyorsunuz. Bu zamana kadar yapılmış yerli yapımlar içinde en iyi savaş sahneleri ve görsel tekniklerin kullanıldığını söylemek abartı olmaz sanırım. Yerli filmlerin olmazsa olmazı olarak bi yerlere sıkıştırılan sevişme sahnelerinden uzak durulmuş iyi de olmuş. Genel olarak oyunculuklar sakat ve yetersiz kalmış ama başrol oyuncusu beklenenin üstünde iyi iş çıkarmış. Açıkçası zayıf kalacağını düşünmüştüm… Sesler de gayet iyi kullanılmış…

Sonuç olarak iyisiyle kötüsüyle, hep yokluğundan yakındığımız bi Fetih filmimiz var artık… Tavsiye ediyorum…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir