HakSaray

Ak saray yapıldı…
Oh ne de güzel yapıldı, aman da pek yakıştı itibarı arşı delen memleketime.

Devrü alem mecmualarının manşetlerine “21.yüzyılda hala madende işçiler ölebiliyor” yazdıran, bir “van minutü” ile Filistin’e sistematik zulmeden israilin elini kolunu bağlayan dünya lideri ve avanesine yakışır elbet.
Altın varaklı sütunların altında, memleketin bilmem kaç köşesinden getirilimiş pırıl pırıl mermer zemin döşemelerinin üzerinde yürümek, işçisine %3 zammı reva gören yüzyılın sultanına yakışmayacakta kime yakışacak.

O bin odalı saray, her projesinde binbir stratejik derinlikle memleketi ortadoğunun kadim düşmanlarıyla yüzgöz edenlere layıktır elbet. Halkın içinde olmak, toprağa dokunmak, suya kanmak, memleketle kalmak, memleket olmak gelmiş geçmiş en büyük lidere yakışır mı. Kisra sarayları inşa edip, aşsızdan, işsizden, yalın ayak çift sürenden, başı okşanmak bilmemiş yetimden derin yarlarla ayrılmalı. E biraz mesafe olmalı tabi…
Yakıştı yakıştı, çok yakıştı… Mum dikmek denir ya o hesap…

Bunca yıl geçmiş, onca şey yapılmış, memleketi ihya eden ol devletlü sultana tebayı görüp dinlemek yakışır mı hiç bu vakitten sonra. Görüp, dinleyenler, zatı- şahanelerine usulünce söyleyenler çok… Memleket olduğu gibi görülmemeli, sultanın görüldüğü gibi olduğuna ikna edilmeli halk…

E biraz yandaş olmalı tabi…

Güzel oldu güzel, pek bi güzel oldu…

Kefen giyip gelen, yol ver gidelim, öl de ölelim diyen, liderine sıdk-u sadaketle bağlı, fikri hür, irfanı enginleri aşan cümle cemaat kendilerini makarna ve kömürle ihya eden maliklerine, asgari ücretlerinden arttırdıklarıyla bi saray inşa ediversinler canım çok mu… Hem görün bakın bu saray nasıl da çözüm sürecini tetikleyip terör belasını def-ü ref eyleyecek. Gösterişi ve azameti ile bizi bi çırpıda ortadoğunun lideri konumuna getirecek. Görün bakın çok da sürmez mili gelir taaaaa van yapacak. Cari açık ahşap tarihi yalıları restore eder gibi beton sıvalarla kapatılacak. Eğitim sistemi yıkılacak, işinin ehli bir müteahit eliyle yeniden yapılacak. 4+4+4 bloklar dikilecek… Geleneksel “en yaramaz sınıf başkanı yapılır” yöntemi ile memleketin en azılı hırsızları, arsızları, yandaş ve yalakalarına en büyük kamu ihaleleri verilecek bu sayede yolsuzluklar önlenecek. Hani olmaz ya olaki bi yolsuzluk oldu, mücadeleye yeltenen Savcı ve Polislerin sürgün yerlerine ulaşımı kolaylaştırmak için metro hatları yapılacak. Oradan oraya kolayca sürülebilecek. Olacak… Hak ettik ki olacak…

Kul hakkı? Tüyü bitmemiş yetimin, ekmeği için ölenlerin, vatanı için yitip gidenlerin hakkı!
Eee o kadar da olacak…

Kul, hakkından feragat edecek, Şah haksaraylar yapacak tabi…

Türkiye muhafazakar bir ülke(mi)dir…

Muhafazakar özgürlük, daha fazla başörtülü, daha fazla sakallı, daha fazla camili, daha fazla imamlı olmak anlamına mı gelir… Bütün bunlara fazlası ile sahip ama ikiyüz senedir batının piyonu olmuş arap yarım adası muhafazakar mıdır mesela?

Muhafazakarlığın olmazsa olmazı, milli hassasiyet, sosyal adalet, toplumsal örfe saygı, geleneğe bağlılık, onurlu vatandaşlık, hakka riayet, Hak’a iman, kavramlarını ne kadar muhafaza ediyoruz?

Daha rahat namaz kılmak, ibadetin gereğini istediği yerde istediği gibi yerine getirmek, uygun fiziksel atmosferi yakalamak islami bir yaşayış için yeterli mi?

Başörtümle yaşayabiliyorum, namazımı kılabiliyorum gerisi beni ilgilendirmez demek islami bir ölçümüdür?

Toplumsal refah, ev ekonomisinden ibaret midir?

Giyimiyle kuşamıyla, gündelik yaşamıyla, dinin fiziksel bütün şartlarını yerine getiren ve maddi olarak da hiçbir sıkıntısı olmayan islam ülkeleri yok mu? Bu ülkelerin Gazze’de, Suriye’de, Türkmeneli’nde, Afganistan’da, Arakan’da sessiz kalması, şuan içine sürüklendiğimiz sözde islam anlayışının bir parçası olabilir mi acaba?

Başımızdakiler namazında niyazında, inançlı (!) insanlar deyip, geriye kalan yöneticilik vasıflarının hiçbirini sorgulamamak ne kadar müslümanca?

“Kişinin namazına, orucuna bakmayın; konuştuğunda, doğru konuşup konuşmadığına, kendisine emniyet edildiğinde, güvenilirliğini ortaya koyup koymadığına; dünya kendisine güldüğünde, takvayı elden bırakıp bırakmadığına (menfaat anındaki tavrına) bakıp öyle değerlendirin.” (Kenzul-Ummal, h. No: 8435) Hadis-i Şerif’i hiç mi kaygılandırmıyor seni.

“Vicdanın kabul etmediği hiçbirşey islami değildir” demiyor muydu Gazali…
“Tek yol islam” deyip harama göz yummak, “Ya Allah” diye yola çıkıp, yalana “eyvallah” demek, “Bismillah” diye işe başlayıp, “bize de bişeyler düşer inşallah” hesaplarıyla inanç tüccarlığı yapmak vicdani midir?

“Müslüman haram yemez, yolsuzluk yapmaz, kul hakkından korkar”dı ya hani, şöyle bir bak etrafına; harama bulaşmayan esnaf, yolsuzluk yapmayan idareci, vazifesini hakkı ile yapıp, kul hakkı yemediğinden emin memur görebilir misin? Ticarete bulaşıp vergi usulsüzlüğü yapmayan kaldı mı? ve herşey “olağan”, “olmazsa olmaz”, “o kadar olur”larla basitleştirilerek kabul edilir hale gelmedi mi?

Şükürler olsun ki neyin doğru neyin yanlış olduğuna bizim adımıza karar veren, muhafazakar(!) idareciler tarafından yönetiliyoruz… Gidişatta sorumluluğumuz yok…(!)

Müslümanca yaşamaya uğraşmayalım, müslüman(mış) gibi yaşamak yetiyor bize…